içinde

İlime Adanan Bir Hayat: İbn-i Sina

İlime Adanan Bir Hayat: İbn-i Sina

Hepimiz onu bir tıp dâhisi olarak tanısak da İbn-i Sina; matematik, hukuk, edebiyat gibi alanlarda da uzmanlığını dile getiren bir isim olmuştu. Kendisini İbn-i Sina olarak hatırlasak da, asıl adı “Ebu Ali el Huseyn bin Abdullah bin Hasan     bin Ali bin Sina”dır. Fakat yaşadığı dönemde kendisine Hüseyin denirdi.  İbn-i Sina, Arapça’da “Sina’nın oğlu” anlamında kullanılmaktadır. Babasının adı ise Abdullah. Kendisi, 980 yılında Buhara’da başlattığı ilim hayatını 1037’de Hemedan’da tamamladı. Bilimde kendisini o kadar iyi geliştirdi ve adından söz ettirdi ki, şöhreti sadece yaşadığı bölgeyle sınırlı kalmadı, Avrupa’da da etkisini gösterdi. Kendisine verilen Avisenna-Auiseppa unvanıyla Avrupa’da “Filozofların Prensi” olmuştu bile.

İbn-i Sina kayıtlarda Buhara doğumlu görünmesine rağmen, merkezinde değil, Afşana Köyü’nde dünyaya geldi. Buhara’nın merkezine gelmesi ise 6 yaşında gerçekleşti. O dönemde ilk hocası ve en büyük üstatlarından biri de kuşkusuz babasıydı. Aile ortamında karşılaştığı matematik, felsefe gibi alanlardaki büyük kaynakları inceleyerek erken yaşta bu konulara vakıf oldu. Hatta kendisi, on yaşında hafız olduğunu da söylüyor. Bu olağanüstü sayılabilecek hafızasıyla etrafındakileri kendisine hayran bırakan İbn-i Sina, çok geçmeden zaten aşina olduğu matematik, fizik, felsefe gibi derslerin derinlerine dalarken, bir yandan Öklid’ler, Batlamyus’lar okuyor; bir yandan da tıp alanında gerçekleştireceği devrimler için adeta zemin hazırlıyordu.

Tıptaki ilerlemesi hobi olarak kalmıyordu. Daha on sekiz yaşındayken hayatına yön verecek bir olayla karşılaştı. Dönemin Buhara Sultanı rahatsızlanınca tedavi etmesi için İbn-i Sina’yı saraya çağırdılar. Görevini başarıyla tamamlayıp sultanı iyileştiren İbn-i Sina, sarayın kütüphanesindeki kitaplardan kendine pay almayı da ihmal etmedi. Kendisine daha fazla yol olacağı düşüncesiyle çeşitli sultanlıklara gitti. Gittiği yerlerde hastalanan veya rahatsızlanan sultanları veya hanedanı iyileştirdi. Bu başarısı, onu Kadbanaveyh’in hizmetinde vezir yaptı. Fakat ordu tarafından hapse mahkum edilmişti. Dışarda öğrenecek, fayda sağlayacak daha çok şey olduğunu düşündüğünden olsa gerek hapisten kaçtı ve kırk gün boyunca saklandı.

Daha sonra kader onu yeniden sarayla buluşturdu. Sultanın ikinci kez rahatsızlanması üzerine tekrar saraya geldi ve tedavi sürecinden sonra ikinci kez vezir oldu. Sultan öldükten sonra yerine geçen Tac el Mülk, kendisini bir kaleye 4 ay boyunca hapsetti. Hapisten kurtulunca Hemedan’a gitti. Fakat ecel, kendisini kulunç ile yakaladı ve vefat etti. Vefat ettikten sonra da Hemedan’a gömüldü.

Yazdığı eserlerle günümüze ışık tuttu İbn-i Sina. En çok bilinen eserleri “El kanun fi’t Tıbb” ve “Eş-Şifaa” gibi eserlerde de bunları yansıttı. Yazdığı kitaplar, bizlerin şimdilerde çok ileri gördüğümüz Avrupa’da ders olarak okutuldu. Elindeki imkanları en iyi şekilde kullandı ve çok genç yaşlarda ilim deryasının içinde kendine yer edindi. On sekizinde, yirmisinde yazdığı kitaplar hala geçerliliğini koruyor, yaptığı tedaviler hala konuşuluyor. Biz kendimize soralım bir de: Biz yirmi yaşımızda ne yapıyoruz?

İrlandaca’ya çevrilen El kanun fi’t Tıbb

Ne düşünüyorsun?

Yazar

Araçlarda Yağmur Sensörleri

Yağmurdan Enerji Nasıl Elde Edilir?