içinde

Akıl Hastanesi Mezarlığında Nadir ‘Porselen Safra Kesesi’ Bulundu

Arkeologlar, 100 yıl önce Mississippi Akıl Hastanesi mezarlığına gömülmüş “porselen safra kesesi” olan bir kadının kalıntılarını keşfetti.

Yaklaşık 100 yıl önce, Mississippi Eyaleti Akıl Hastanesi’ndeki bir kadın o kadar nadir görülen bir hastalıktan öldü ki, bu durum akıl hastanesinin işaretsiz mezarlarını kazan günümüz arkeologlarını şaşkına çevirdi.

Ancak çok geçmeden ekip, tıbbi işbirlikçilerinin yardımıyla, kadının iskelet kalıntılarındaki yumurta şeklindeki sert nesnenin, daha önce arkeolojik iskeletlerde bulunmayan bir “porselen safra kesesi” olduğunu belirledi.

Yeni yayımlanan çalışmada araştırmacılar, bir asırdır korunan safra kesesinin nadir keşfini ayrıntılarıyla anlattı. Organlar normalde bir kişinin ölümünden sonra zamanla tamamen çürürken, bu vakada safra kesesi kireçlenmişti. Bu, kalsiyumun organın kas duvarında birikerek sertleşmesine neden olduğu bir süreçti.

Tıp literatüründe genellikle porselen safra kesesi olarak adlandırılan korunmuş organ, akıl hastanesinin mezarlığına gömülen orta yaşlı bir kadının iskeletiyle ilişkilendirildi. 1855’te kurulan ve 1935’te kapatılan akıl hastanesinde on binlerce hasta tedavi edildi; bunların yaklaşık 7.000’i ikamet ederken öldü ve tahta mezartaşlı basit çam tabutlara gömüldü.

Mezarlık, şu anda Mississippi Üniversitesi Tıp Merkezi arazisinde bulunan alanın geliştirilmesi sırasında 2012 yılında yeniden keşfedildi. Asylum Hill Projesi’nin kazıları biyoarkeolog Jennifer Mack liderliğinde 2022’de başladı.

Mack, “Safra kesesi hastalığı modern Amerikan toplumunda oldukça yaygın, ancak son birkaç on yılda oranlar arttı.” diyor. Ancak arkeolojik bağlamlarda zaman zaman küçük safra taşları bulunsa da bu, arkeolojik bir mezarda porselen safra kesesinin keşfedildiği bildirilen ilk çalışma.

Modern tıbbi çalışmalarda porselen safra kesesinin, kolesistit adı verilen bir hastalık olan organın kronik iltihabından kaynaklanan nadir bir durum olduğu düşünülüyor. Porselen safra kesesinin oluşma nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte organ duvarının mineralize olduğu açık. Bu duruma sahip kişiler genellikle asemptomatik oluyor ve kadınları erkeklerden beş kat daha fazla etkiliyor.

46 milimetre uzunluğunda ve 28,5 mm genişliğinde olan mezardaki nesnenin ağırlığı yaklaşık 16,1 gramdı. Araştırma ekibi, kalsifiye kenarın düzensiz yüzeyinin altında tek bir büyük safra taşı bulduğundan, X ışınları ve mikro BT taramaları yoluyla bunun porselen bir safra kesesi olduğu belirlendi.

Mack, “Bu nesnenin başlangıçta biyoarkeologlar için heyecan verici bir gizem olmasına rağmen projemizde yer alan emekli cerrah tarafından neredeyse bir bakışta tanımlanması komikti.” diyor.

Asylum Hill Projesi tarafından ortaya çıkarılan ilk 100 mezarda araştırmacılar, porselen safra kesesi olan kadının yanı sıra safra taşı olan beş kişi buldu.

Araştırmacılar, “Safra kesesi hastalığı ile akıl hastalığı veya nöropsikiyatrik semptomlara neden olan fizyolojik hastalıklar arasında herhangi bir ilişki bulunmadığından, kolesistitli sığınma hastalarının görünürdeki yüksek oranı tesadüfi.” diyor.

Çalışmada yer almayan Polonya’daki Lodz Üniversitesi’nden paleopatolog Francesco Maria Galassi, bu ortak araştırmayı ilginç bulduğunu söylüyor. Ancak Galassi, geçmişte kullanılan ilaçların bu hastaları safra kesesi hastalığı açısından daha büyük bir risk altına sokup sokmadığını merak ediyor.

“Örneğin, afyon kullanımının Oddi sfinkterinin (safra ve pankreas suyunun ince bağırsağa akabilmesi için açılıp kapanan bir kas) spazmına katkıda bulunduğu, bunun da karaciğer ile safra kesesini birbirine bağlayan tüpteki safranın yavaşlamasına veya durmasına neden olduğu biliniyor”

Galassi, mümkünse bu akıl hastanesindeki hastalara uygulanan ilaçları araştırmanın ve potansiyel sağlık ilişkilerini değerlendirmenin anlamlı olacağını öne sürüyor.

Araştırmacılar, çalışmada gelecekte porselen safra kesesinin içeriğine ilişkin ek testlerin yapılabileceğini yazıyor. Mack, amacın arkeologların safra taşlarını daha iyi tanımlamasına yardımcı olacak bir kimyasal bileşim veritabanı oluşturmak olacağını söylüyor.

Live Science. 20 Nisan 2024.

Makale: Mack, J. E., Howard, C. M., & Didlake, R. H. (2024). Rare finding of a porcelain gallbladder in an early 20th‐century asylum cemetery: Radiologic, clinical, and bioarchaeological perspectives. International Journal of Osteoarchaeology, e3299.

 

Ne düşünüyorsun?

Yazar

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Maya Hükümdarı, Rejim Değişirken Eski Yöneticileri Yakmış

Türler Arası Rekabet, Evrim Ağacımızda ‘Tuhaf’ Bir Modele Yol Açtı